Yazan: Mikdat Ahmet Küçükömeroğlu

Greta Gerwig’in elinden çıkmış bu film, hem 1860-70’ler Amerika’sındaki olayları hem de günümüzde tartışılan bazı konuları gözler önüne seriyor. 

Little Woman, Jo March karakterinin çevresinde anlatılıyor, onun hislerinden yola çıkarak bizde belli başlı duygular yaratıyor. Filmde genel olarak kadınların sadece zengin bir beyefendiyle evlenmesi gerektiği, bu evlilik olmazsa hayatını kuramayacağı düşüncesi işleniyor. 

Bunun yanında Jo March karakteri sınırların dışına çıkmaya çalışıp kadınların da kendi hayatlarını kurabilecek potansiyelde olduklarını, bunu ister sanatla ister başka işler vasıtasıyla yapılabileceğini bize kafasındaki düşüncelerle ve yaşadığı olaylarla gösteriyor. 

Oyunculara bakarsak, son dönemlerin popüler isimlerinden Saoirse Ronan, Florence Pugh, Emma Watson, Eliza Scanlen ve Timothée Chalamet başrolleri paylaşıyorlar. Bu ana kadroyu oluşturan isimler dışında Oscar sahibi Laura Dern ve tabii ki Meryl Streep de filmin küçük ama etkili rollerine can veriyor.

Genel oyunculuklar ise fazlasıyla yeterli. Birçoğu tecrübeli oyunculardan oluşan ‘’Little Women’’ kadrosu, yaşamın gerginliklerini ve sevinçlerini tek bir sahnede dahi etkili şekilde gösterebiliyor. 

Amy March karakterini canlandıran Florence Pugh aynı yıl büyük ses getiren ve kendisinin de başrolünde olduğu korku filmi “Midsommer”ın çekimleri bittikten birkaç gün sonra “Little Women” filminin setine başlaması konusunda kendisine terapi gibi gelen bir çekim süreci olduğunu söylüyor. Aslında buradan filmin ritminin hızlı olmayan, normal bir seviyede ilerlediğini de söyleyebilirim. Yer yer kafa karıştırıcı da olsa, film ilerledikçe ve konuya hakim olduğunuzda, aklınızda filmle alakalı boşluklar kalmıyor. 

Filmin işlenişi kimi izleyicilere garip gelebilir çünkü sıralı bir zaman döngüsü göremiyoruz. Bunun yerine geçmiş ve şimdiki zaman arasında gidip gelen hikayede, kimi zaman Jo March karakterinin düşüncelerine girip kendisiyle baş başa kalıyoruz. 

Karakterlerin geçmiş ile şimdiki zaman arasında işlenen hikayeleri, diyaloglarla birlikte kafamızda yavaş yavaş oturuyor. Film izleyiciye hiçbir şeyi direkt aktarmıyor. Hikayeyi, uzun bir sürece yayılmış şekilde izliyoruz. 

Bu benim hoşuma giden bir durum çünkü hikayeyi anlamak noktasında izleyiciye yardımı fazlasıyla dokunuyor. Hikayeyi anlamamıza yardım eden karakterlerden biri de Jo March. Başta bahsettiğim gibi filmin bütün dünyasını Jo karakteri üzerinden ele alıyoruz. Jo March’ın diğer hiçbir karaktere benzememesi ve davranışları bizi filme çekmeye yetiyor, artıyor bile. 

Jo zamanın kadınlarına göre çok farklı bir yol izliyor. Düşünceleri, ilgi alanları, davranışları ve insanlarla olan iletişimi çağdaşlarına kıyasla alışılagelmişin dışında gözüküyor. Bu durumu bazen kendisinin de fark etmesi onu düşünceleriyle baş başa bırakıyor ve kendini sorgulamasına yol açıyor. Zamanın kadınlarından farklı olmasını; hikayeler yazmasından, fazlasıyla kitap okumasından, eğitime açlığından ve özgür ruhlu biri olmasından anlıyoruz. Çağının kadınlarıyla örtüşmeyen hareketleri ona ‘’Kadınlar sadece aşk için mi vardır? ‘’ sorusunu fazlasıyla sorgulatıyor. Tabii ki yaptığı hareketlerden ve konuşmalardan yer yer pişman olsa da sonunda istediğine varıyor.  

Aslında ben… Ben sadece… Bana geliyor ki… Kadınlar, onlar… Onların gönülleri kadar akılları ve benlikleride var. Güzellikleri kadar hırsları ve yetenekleri de. Ve insanların sürekli sadece aşkın kadınlara uygun olduğunu söylemesinden bıktım. Bundan bıktım.

Filmin renk akışına bakarsak, çoğunlukla pastel renkler ve parlak olmayan tonlar tercih edilmiş. İnsanı içine çeken bu tonlar, izlerken sizi sıkmıyor ve filmi bir bütün haline getiriyor. Filmin tonu konusunda kostümler de büyük bir rol oynuyor. Gerwig’in oyuncuların kendi kostüm seçimlerini yapmaları konusunda rahat davranması ve oyuncuların kostüm seçimlerinde fikir belirtebilmeleri filme ayrı bir hava katmış diyebilirim. 

Kısacası ‘’Little Women’’ benim için her özelliği ile kesinlikle izlenmesi gereken bir film. Çekim tarzı, oyunculuklar, diyaloglar ve tabii ki Jo March karakterinin felsefesi filmi başka yerlere götürmüş.